27 Haziran 2013 Perşembe

Brecht'in Sezuan'ı ve Anlatının Farklı Yorumları

Mimesis Sayı:20






Sezuan'ın İyi İnsanı, Bertolt Brecht'in sanatsal estetiğini, ve sürekli olarak araştırdığı tiyatro-seyirci ilişkisini ve ulaşmak istediği tiyatro anlayışını temsil etmeye aday büyük oyunlarından biridir. Bir Marksist olan Brecht'in tiyatroda var etmeye çalıştığı kapitalizm eleştirisini sistemik açıdan en iyi şekilde ihtiva eden oyunlarından olan Sezuan'ın İyi İnsanı her ne kadar Brecht rejisiyle sahnelenememiş olsa da, yazarın uzun yıllar üzerinde çalıştığı ve oyunda yer alan anlatıyı farklı edebi metinlerinde denediği bir oyundur. Bu bağlamda Brecht'in tiyatro anlayışının olgunluk dönemi özelliklerini taşıyan bir oyun olma niteliğine haizdir.

            Bu yazıda, Brecht’in Sezuan'ın İyi İnsanı adlı oyununun ve oyunda yer alan tiplemelerin dramaturjik çözümlemelerini ve oyunun farklı dönemlerde sahnelenmiş üç farklı yorumunun değerlendirmesini yapacağım. Örnek olarak ele alacağım yorumlar: Giorgio Strehler yönetiminde sahnelenen 1981 tarihli Piccolo Teatro yorumu,[1] Yücel Erten yönetimindeki 2012 tarihli İstanbul Devlet Tiyatrosu yorumu ve Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO) 2012 tarihli yorumu olacak.

24 Haziran 2013 Pazartesi

Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık

6 Haziran 2013



“Franz Kafka’nın baba figürü bende devlet olarak yerini almış olabilir. Kafka’nın babası, oğlunu yaralamıştır. Bizim de ömür boyu karşımıza dikilen, şiddete şehvetle düşkün, sömüren, ürpertici olmaktan yılmayan, barış ve sevecenlikten nasibini almamış tanrı-devlet var. Size işkence etmesine bile gerek yok, kendini seyrettirerek verdiği gözdağı yeterlidir. Milyonlarca insanımız bu uğurda mücadele ederek yaşamış ve ölmüşlerdir ana bir adım ilerleme olmuş mudur? Franz Kafka’nın babası hepimizin babasıdır: Sakatlayan, hadım eden, alt edilmek korkusuyla delice geberten baba.”                                                        
Leylâ Erbil

4 Haziran 2013 Salı

Bu Yazı Gez . . . Sonra Devam Ederim

Haziran'13



Bu sadece bir “gezi” yazısı değildir, oturup saatlerce analiz edecek bir yazı da.
Sanat dünyasının, tiyatrocuların konumu anlatacak bir yazı da değildir.
Gezi parkı, meselesi dikilecek sökülecek ağaç hesaplamalarıyla da tartışılamaz.
Taksim’de para ödemeden, para ödeyemeyenlerin oturabileceği tek yerdir.
Topçu Kışlası, bir neoliberal şehir politikasının, soylulaştırmanın bir parçasıdır.
Ancak zannetmiyorum ki bütün karşı çıkışlar bundan kaynaklıdır.