2 Haziran 2014 Pazartesi

Rivayet odur ki - Bedreddini





Gün batıyordu. Tepenin yamacına iki büklüm çömelmiş ihtiyarın biteviye uzanan gölgesinin izini süren karıncalar seferlerini nihayete erdiremeden, yılın bu zamanında cehennemi azametini kaybetmişçesine şavkıyan mihri dağların arasına gömülecekti. Puslu hava günü sisin griliğine, gel geç gölgeli bir muğlaklığa mahkum kılmıştı.


Bu geçkince adam cenubi Dobruca köylülerindendi. Nicedir gün kaybolurken gelip zifir baki kalana değin oturuyor, kırk yıl öncesinin anılarını havsalasında evirip çeviriyordu. Bütün bu uğraşlar tek bir yere gelip saplanmaktaydı: Deliorman'ın fısıldadığı, Dobruca köylüleri arasında kutlu bir vahiy gibi dilden dile dolaşan, her bakışta umulan, her düşte hayallenen günler gelecek miydi?