22 Nisan 2012 Pazar

Yıldızlara, 23 Nisan’a ve Çocuklara Dair

Nisan 23’12


 

Bu bir eski zaman güzellemesi değildir!
Asri zamanlara bir ağıt,
“Aydınlanmış” insana bir sitemdir…

İlk önce yıldızları kaybettik…
Şehirler kurdukça, şehirleri ve insanları ışıklara boğdukça,
Kadim zamanlardan kalan yıldızlarımızı kaybettik…

Uzak yakın, büyük küçük, eski yeni yıldızlarımız arasına bir sınır çizdik.
Artık sadece en güçlüler kendilerini yeryüzüne gösterebilecekti…
Bir nevi körlük yarattık : beraberliğe, birlikteliğe, çokluğa dair…
Yıldızları azalttık, onlarla beraber biz de yalnızlaştık…

Ve sadece güçlü yıldızların ışığının vurduğu denizlerde
Büyük balıklar, küçük balıkları yemeye başladılar.
Zorbalık ve hoyratlık egemen oldu.
Ne kadar uzun, sabırlı, devamlı değil
Ne kadar güçlü parladığındı önemli olan…


Gözlerini yeni açan çocuklardan gizledik onları,
Şahmeranları katlettik, Ankaların küllerine sular serptik
Masal diyarlarından süzülen ışıkları ampullerle kirlettik.
Ve gözlerimizi öyle bir raddeye getirdik ki
Işıkları kapattığımızda bile solgun yıldızları seçememeye başladık.
Aydınlık için “bir dakika karanlığı” istedik,
O karanlıkta, yıldızları seçeceğimiz günlerin özlemiyle bekledik.

Gökyüzünün “güçlü” yıldızlarını bayraklara nakşettik,
Üstlerini düşmanlarımızın kanlarıyla boyadık,
Bize kalan son yıldızları
İnsan kanına, acımasızlığa, zalimliğe boğduk…

Haydi, şimdi içelim,
Yıllardır yıldızlara dökülen gözyaşlarını kadehlerimizle…
Şerefe…
23 Nisan’da,
Devletin sanık sandalyesinde oturan çocuklara,
Gökyüzündeki tüm yıldızlara ulaşacak olan o çocuklara…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder