Eylül'12
Altıdan Sonra...Lokstoff!...Kumbaracı 50...Yokuş...İrmik... hah!
Aradığım kelime: "irmik"...
"Efendim, biz evde(öğrenci evi) üç kişi olarak yaşamlarımızı idame ettirmekteyiz. Bir arkadaşım, öğrenci değil, civardaki bir cafede sigortasız aşçılık yapıyor. Diğer ev arkadaşım, kendini yaban ellere, gurbet memleketlere, acı vatan Almanya'ya attı staj yapmak için... Bu kendini yaban ellere atan kardeşim, günlük glikoz ihtiyacının %85'ini çaya attığı şekerlerden karşılar. Kafası çalışan bir tip olduğu göz önüne alınırsa, tükettiği çay ve harcadığı glikoz miktarının epey yüksek olduğu söylenebilir. Durum bu iken evimizin şeker tedarikçisinin "stajyer" arkadaşımız olduğu bilinen bir gerçektir. Son üç aydır kendisinin yokluğundan dolayı şekere gereken önemi vermediğimizden şekersiz çaya alışma raddesine geldim ki tadıyla içmedikten sonra çayı neyleyeyim diyenlerdenim. Gelelim on gün öncesine. Yine eve şeker almayı unuttuğumuz bir gün gece 11 sularında dışarıda çay içmekteyiz. Çaya şekerlerimizi atarken ertesi gün kahvaltıda ihtiyacımız olan şekeri, çay içtiğimiz yerden fazladan 2-3 adet küp şeker alarak tedarik ettik. Eve geldiğimizde, saat 12 sularında, aşçı arkadaşımın tatlı krizi baş gösterdi ve irmik kavurmaya karar verdi. (tatlı yapmayı beceremeyen bir aşçı olduğu göz önüne alınsın lütfen) Evde var olan irmik(evet, öğrenci evinde irmik var), süt ve yağla işine başladı. Fıstığa gelince biranın yanına aldığımız fıstıklar bu işe pek uygun değilmiş!!! İhtiyacı olan şekeri yanımıza aldığımız küp şekerlerden karşıladı. Lise hayatında yatılı okuyup saksı kabında puding hazırlamaya çalışan bir birey olarak küp şekerle irmik kavurma düşüncesi bana pek sıra dışı gelmemişti. Ta ki bu ikinci irmik deneyimizin de fecaatle sonuçlanıp ortaya ağızda dağılan kum hissiyatı veren bir tatlı çıkıncaya dek.(Not: Ertesi günkü çayları da şekersiz içtik)... "
İşte bu benim "irmik hikayem"... Yazının asıl konusu ise Altıdan Sonra Topluluğu&Lokstoff'un irmik hikayesi...