Ekim'12
“Antigone”, Sofokles tarafından kaleme
alındığından beri, kimi zaman taban tabana zıt bir çok farklı yorumla
sahnelenmiş, bir çok uyarlaması yapılmış tiyatro dünyasının kült
oyunlarından biridir. Antigone karakteri, eylemleri, seçimleri ve
iktidar karşısındaki konumlanışıyla bir çok oyuna da esin kaynağı
olmuştur. Athold Fugard’ın Güney Afrika’daki politik mücadeleden dolayı
hapse düşmüş iki mahkumu ele aldığı “Ada” oyunu bunlardan biridir.
Yazımın esas noktası ise Berfin Zenderlioğlu tarafından kaleme alınan
DestAR-Tiyatro’nun “Antigone 2012″ isimli oyunu olacak.
İki sene kadar önce eski İATP’li(İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu) gruplar olarak düzenlediğimiz “Üç Antigone: Sofokles, Anouilh, Brecht”[1]
başlıklı seminer/atölye çalışmasında bir klasiğin çağdaş yorumlarını ve
bu yorumların arka planlarını inceleyerek uygulamalı bir dramaturji
çalışması gerçekleştirmeyi hedeflemiştik. Çeşitli sunumlar, tartışmalar
ve sahne üstü denemelerinden sonra Antigone gibi bir klasiğin
yorumlanmasının ne kadar büyük bir arka plan çalışması gerektirdiğini
görmüştüm. Sofokles’ten sonraki yorumların her biri kendi politik
tercihi çerçevesinde Antigone’ye, onun eylemlerine ve tercihlerine yön
vermişti. Uzun bir incelemenin konusu olması gereken bu tartışmayı Gary
Chancellor’ın ” Hölderlin, Brecht, Anouilh: Üç Antigone Versiyonu”[2] yazısından bir alıntıyla sonlandırmak istiyorum: “Sofokles’in
Antigone’si, karakterlerden çatışmalı isteklerde bulunan dini, siyasi
ve bireysel gelişim çizgileri sunar. Hikayenin sonraki versiyonlarından
çoğu, diğer ikisi pahasına bu öğelerden birini vurgular. Aslında bir
uyarlama olarak düşünülmesi gereken Hölderlin’in “çevirisi”, dini
yorumların en önemlisidir. Brecht’in politik merkezli versiyonu, bu
çeviriye dayanır. Genel olarak karşı çıksa da Brecht, Hölderlin’in
modeliyle belli bir kavramsal yakınlık gösterir: sonuçtan çok sürece
odaklanma. Anouilh’in bireysel perspektiften yaklaşması, Brecht’inkiyle
zıtlık içerisinde olduğu için bu bağlamda oldukça açıklayıcıdır. Brecht,
bireysel tercihlerin kolektif üzerindeki etkisini gösterirken Anouilh,
bu tercihlerin bireyin kendisini nasıl etkilediğiyle ilgilenmektedir.
Hölderlin, Brecht ve Anouilh versiyonlarının karşılaştırmalı bir
çözümlemesi sayesinde Antigone yorumlarındaki üç temel eğilimin
birbiriyle ilişkili doğasını anlayabiliriz.”
Bu atölye süresince edindiğim bilgi
birikimi ve izlenimle Antigone oyununu, barındırdığı ve imkan verdiği
politik referanslarla Türkiye’nin yakın tarihine dair oldukça net
söylemleri olan bir oyun olarak ele alınabileceğimi düşünmüştüm. Bundan
bir sene sonra bu atölyenin düzenleyicilerinden olan İTÜ Taşkışla
Sahnesi, Antigone oyununu sahnelere taşıdı. Antigone, geçtiğimiz sezon
Kenan Işık rejisiyle İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda da sahnelendi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından Celal
Mordeniz rejisiyle Kürtçe olarak sahnelenen Antigone, İKSV 18. İstanbul
Tiyatro Festivali davetlisi olarak İstanbul seyircisiyle buluştu.[3]
Esasında “Antigone” oyunu Türkiye’de politik tiyatro yaptığını iddia
eden her tiyatronun ya repertuarında ya da aklının bir köşesinde durması
gereken bir oyun. 30 yıldır devam eden iç savaşın 90′lı yıllara
rastlayan periyodunda, Kürdistan’da yaşanan kontrgerilla katliamları,
JİTEM faaliyetleri göz önüne alındığında kardeşinin mezarına ulaşamayan,
cesedinin panzerlerle sürüklendikten sonra “bilinmeyen” bir yere
gömülüp gömülmediğinden bile emin olamayan “TC vatandaşları”nın sayısı,
yukarıdaki ifademi temellendirmek için kafidir. 2000′lere geldiğimizde
kurbağa misali metamorfoza uğrayarak gelişen, delişen ve Kürt
Açılımı-Demokratik Açılım-Milli Birlik ve Beraberlik Projesi çizgisini
izleyen hükümet politikasının sonucu Uludere Katliamı olmuştur. Gelişen
tek şey, Kürt halkının katledilen yakınlarının parçalanmış cesetlerine
ulaşabilmeleridir.
DESTAR’IN ANTİGONE’Sİ
-Karanlık dönemlerde peki,
Şarkı da söylenecek mi?
-Elbette şarkılar da söylenecek
Belgeleyen karanlık dönemleri.
Şarkı da söylenecek mi?
-Elbette şarkılar da söylenecek
Belgeleyen karanlık dönemleri.
Bertolt Brecht
Bahsettiğim bağlam içerisinde Destar
Tiyatro’nun, “Antigone” gibi bir imgeyi kullanarak bu soruna değinmesi
takdir edilmelidir. Antigone’nin temel eylemi, en azından kardeşinin
cesedine hak ettiği saygıyı gösterilmesidir. Bu eylemin siyasal
otoriteye bir başkaldırı olması, devlet iktidarının kökenini sorgulaması
başlı başına oldukça güçlü bir muhalif söylemdir. Eylem, ceza yasamızın
tabiriyle “suçu ve suçluyu övmek”tir. Antigone “bu dünyaya kini değil,
sevgiyi paylaşmaya” gelmiştir. Grup oyunu bir uyarlamadan ziyade bir
esinlenme olarak tanımlıyor: “Siyasal gücün gelenek ve değerler
üzerindeki yıkımının Sofokles tarafından sorgulanması günümüzde de
güncelliğini yitirmiş değildir. ANTİGONE2012 oyununda bu defa gömülecek
bir kardeş değil, hasret, acı, intikam duygularıyla aranan bir kardeşin
kemikleri vardır. Bir kadın olarak Antigone, kardeşinin kemiklerini
bulabilmek için o günün şahidinin peşine düşer.”
Oyunun hikayesine gelecek olursak: 14
yaşında kardeşi askerler tarafından öldürülmüş Kürt bir kız, o gün
abisinin gömüldüğü yeri bilen, gören bir askerin peşine düşer. Asker,
köylülerin görebildiği tek kişidir. İstanbul’a gelerek onun üst katında
bir ev tutar. Evlenirler. Oyun tam da bu evlendikleri gece başlıyor.
Kocasını sevişmeden önce bir oyun oymaya ikna eden kadın, onu sandalyeye
bağlar ve hazırladığı oyunu oynamaya başlar. Onu 14 yıl öncesi için
sorgulamaktadır. Derken, oyunun karşılıklı olduğunu görürüz. Adam,
istihbaratta çalışmaktadır ve kadının kim olduğundan haberdardır. O da
bu oyuna bir nesne olarak değil bir aktör olarak katılmıştır. Bu
karşılaşma oyunun sonlarına doğru ortaya çıkar. Adam, kadınla konuşmaya
başlar. Onunla oynadığını söyler. Ancak bir yandan yaptıkları yüzünden
vicdan azabı olmasa da bir rahatsızlık hissetmektedir. Geceleri
uyuyamamasından ve gördüğü rüyalardan bahseder. Kardeşinin mezarının
yerini açıklar ama emin değildir: Cizre yolunda bir arsada, Mardin’de
bir çöplükte, İstanbul’da denizin altında da olabilir. Ona göre
yaptıkları “bir emrin ifasıdır” ancak bu argümanın ne derece geçerli
olduğu büyük bir tartışma noktasıdır. Benzer bir durum İkinci Dünya
Savaşı sonrası Nazi eylemlerinin faillerinin savunmalarında da
görülmektedir. Sadece kendisine emredileni yapmak ne derece bir
inisiyatif ve sorumluluk getirir? Ünlü “Milgram Deneyi” bu konuda
oldukça net sonuçlar sunmaktadır. Özetle, seçim her zaman mümkündür.
Antigone2012 yaklaşık bir saat sürüyor.
Zenderlioğlu, sarkan veya gereksiz genişleyen sahneler konusunda
dikkatli davranmış. Hatta oyun başındaki geçişler biraz fazla hızlı.
Adamı sandalyeye bağladıktan sonra kadının anlattığı hikaye ve buna
verdiği tepkiler geçiştirilebiliyor. Kadının tavırları ve sahne
vukuatlarına biraz daha süre verilebilir. Bununla birlikte sorunlu olan
kısım çatışmanın başladıktan çok sonra çetrefilleşmesi. Şöyle ki kadın, ,
adamın kadına hazırladığı sürpriz(oyunun farkında olması) adamı
bağladıktan ve onu sorgulamaya başladıktan çok sonra ortaya çıkıyor. O
süre boyunca kadının travmasıyla kendi kendine yüzleşmesini izliyoruz.
Burada oyun gerilimin ve ritminin düzenlenmesi için iki karakterin
yaşadıkları ve algıları üzerinden başlayan çatışma güçsüz kalıyor.
Seyirciyi heyecanlandıran, oyunun dramaturjik vurgularının şiddetlendiği
kısım, oyunun son yirmi dakikasına kalıyor. Erkeği canlandıran Mirza
Metin ve kadını canlandıran Rêşan Îlhan’ın performansları özellikle bu
son yirmi dakika da oldukça yükseliyor. Bu tartışma sırasında ortaya
konan dramaturjik vurgu noktaları daha ayrıntılı işlenebilir. Adamın
itiraf etmeye başladığı kısımda Rêşan Îlhan fazlasıyla kendine dönüyor.
Yaşadığı acının ifasını biraz çeşitlemesi iyi olabilir. Seyirciyi bu
çatışmaya hazırlayan kısım biraz fazla uzun tutulmuş. Kısacası biraz
hızlı açılan oyunun, hazırlık aşaması uzuyor. Ancak bu sorun, doğrudan
metinden veyahut kurgudan kaynaklanan köklü bir problem değil. Aynı
zamanda oyunda yönetmenlik görevini üstlenmiş Berfin Zenderlioğlu’nun
oyuna böyle bir perspektifle tekrar baktığında rahatça üstesinden
gelebileceği bir handikap.
Bundan önceki kısımda kadını canlandıran
Rêşan Îlhan’ın oyunculuk üslubuna da değinmek gerekir. Böylesine büyük
ve güncel bir travma ile yüzleşmenin bir insanda yaratacağı fiziksel ve
psikolojik hasarlar oldukça büyüktür. Îlhan, kadını canlandırırken ve bu
travma sürecini anlatırken biraz fazla içe dönüyor. Zaman zaman bu
aksiyonu delmesi hatta gündelikleştirmesi izlenirliği artıracaktır. Zira
bir acının doğurduğu duyguların gündelikleşmesi ve kişinin devamlı bu
acıya maruz kalarak bunu kanıksaması da oldukça büyük bir çelişkidir.
Gündelik hayatımızda “savaş halinin” olağanlaşması, faşizmin
gündelikleşmesi, ölen insanların, devlet kurumları ve ana akım medya
tarafından “bir bizden üç onlardan” şeklinde sayısal değerlere
dönüştürülmesi oldukça vurucudur. Bu aksiyonun çeşitlenmesi, seyirci
nezdinde de izlenirliği artıracağı ve kadının hikayesini güçlendireceği,
seyirciyle kurulan ilişkiyi ve seyircinin yüzleşme sürecini
derinleştireceğini düşünüyorum.
Destar Tiyatro’nun Cerb, Disko 5 nolu
gibi oyunlarında da gördüğümüz yaratıcı bir sahneleme mevcut. Sahne
arkasında parça parça yerleştirilmiş beyaz perdeler hem anlatının bir
parçası olan gölge oyunlarına imkan sağlıyor hem de oyun içerisinde
oyuncuların eylemlerine hizmet eder nitelikte. Oyunda kadın, adama
yaşadıklarını anlatırken projeksiyondan yüksek frekansla değişen
fotoğraflar yansıtılıyor. Kadının anlatısı(devletin cinayetleri,
insanların cenazelerine ulaşamaya çalışmaları, katledilenlere yakılan
ağıtlar) başarılı bir reji buluşuyla seyirciyle buluşuyor. Bu fikrin
oyunun geneli düşünülerek tekrar ele alınabileceği kanısındayım. Dozunda
bir ayarlamayla oyunda farklı tartışmaların desteklenmesinde de
kullanılabilir. Örneğin oyun finalinde adamın toplu mezarları saydığı
bölüm bu kullanıma elverişli. Böylece oyunun tek bir yerinde
kullanılmasından ziyade daha genele yayılıp, oyun üslubunu
güçlendirebilir.
Derdi, anlatacak bir hikayesi,
söyleyecek bir sözü olan bir oyun olarak “Antigone2012″ teatral anlamda
ajitasyona meyletmeyen etkili bir anlatıma sahip. Oyunu “artık bitti”
olarak kodlamayan üzerine çalışmaya devam ettiklerini belirten Berfin
Zenderlioğlu’nun ve grubun çalışmalarıyla oyunun kalitesini bir kat daha
artıracaklarını düşünüyorum.
Oyunculardan Mirza Metin’le yapılan bir
söyleşide, Metin’in sarf ettiği cümleler grubun tavrını ve oyunun
üslubunu net bir biçimde ortaya koymakta: “Bir arkadaşımız bizim
için bir slogan uydurmuştu; “DestAR-Tiyatro rahatsız seyirler diler”
diye. Umarım rahatsız ediyoruzdur. Eğer rahatsız ediyorsak rahatsızlık
yaratmaya devam edeceğiz. Bir arkadaşım “eğer rahatsız olacaksam niye
tiyatroya geleyim ki” demişti. Ona “hala yaşayıp yaşamadığını anlamak
için” dedim.”[4]
Siyasi ve toplumsal alandaki
tartışmalara dair bir kaç şey söyleyecek olursak; Dönem dönem gündeme
gelen ve konuşulmaya çalışılan Kürt sorunu için bazı temel öncüller
gerekir. Resmi ideolojinin dışına çıkmak en azından buna yeltenmek
zaruridir. Bu öncüller birer matematiksel teorem değil insani birer
“aksiyom”dur.[5]
Ellerinizle kulaklarınızı tıkayıp resmi söylemin marşını avaz avaz
bağırmak yüzleşmek için doğru bir yol değildir. Bu tavırla yüzleşmeyi
geçtim, marşı söylerken detone olduğunuzu bile anlayamazsınız.
“Geçmişle barışmak” yanlış bir
söylemdir, bir insanın katliamlarla barışması insanın kanını donduracak
çağırışımlar yaratır. Katliamların varlığı kabullenip, “öcü” addedilen
hakikat komisyonları “geçmişle yüzleşmenin” bir parçasıdır. Destar
Tiyatro, muktedirlerin ağızlarından köpükler fışkırtarak “savaş”
çığlıkları attığı bir dönemde Antigone2012 gibi bir oyunu sahneleyerek
“karanlık dönemleri belgeleyen şarkıları” nı söylemeye çalışıyor. 90′lı
yılları belgeleyen basılmamış, basılamamış fotoğrafların negatifleri
tiyatro dünyamızda daha yeni yeni ortaya çıkıyor. Bu filmleri
fotoğraflara dönüştürmek ve bu fotoğraflarla yüzleşmek üzere grubun
yaktığı agrandizör ışığını, farklı tiyatrolarda da görmek umuduyla…
[1]Öykü Gürpınar, “Antigoneler: Trajik, Varoluşçu, Epik”, http://mimesis-dergi.org/2010/12/antigoneler-trajik-varoluscu-ve-epik/ (22.12.2010)
[2] Gary Chancellor, “Hölderlin, Brecht, Anouilh: Üç Antigone Versiyonu” çev. Mustafa Yıldız(BÜO)
[3]Metin Boran, “Antigone’nin Başkaldırısı”, http://mimesis-dergi.org/2012/06/antigone%E2%80%99nin-baskaldirisi/ (10.06.2012)
[4]
Bilal Akar, Türkiye’de Çağdaş Tiyatro Üzerine Mirza Metin’le Söyleşi,
http://uzerineyazilar.blogspot.com/2012/03/turkiyede-cagdas-tiyatro-uzerine-mirza.html,
(03.03.2012)
[5] İspatlanmasına gerek olmayan matematiksel-geometrik kabuller.
Bu yazı aynı zamanda Mimesis Portal'de yayınlanmıştır...
YanıtlaSilhttp://mimesis-dergi.org/2012/10/sucu-ve-sucluyu-ovmek-antigone-2012/