Ocak'13
Son otuz yılda savaşın türlü hallerini
yaşadık. Devlet denen yapının ne derece güç, şiddet ve kontrol odaklı bir
algıyla hareket ettiğini ve bunun hepimiz üzerindeki tezahürünü gördük, görmeye
de devam ediyoruz.
Ana akım medyadan da rahatlıkla
takip edilebileceği üzere bir sürecin başlamasına yönelik "başlangıç
adımları" mevcut. Gel gelelim bu sürecin toplumdaki öznelere açık bir
şekilde mi işletileceği yoksa "biz bunları konuştuk artık ne çıkarsa
bahtınıza" cümlesiyle özetlenebilecek bir durumla mı karşılaşacağımız
muallak. Açık sürdürülmeyecek böyle bir sürecin iktidar partisi tarafından
politik manevralarla manipüle edileceği ve cumhurbaşkanlığı-başkanlık sistemi
tartışmalarında elini güçlendirmek üzere kullanılacağı aşikar.
Derdim 30 yıldır dökülen kandan
kurumuş bu topraklara, yağmaya çalışan barış yağmurundan filizlenecek fidanları
kırıp atmak değil. Asırlık çınarlar, küçük fidanların mahsulüdür ancak o
raddeye gelebilmeleri için bir "süreç" geçirmeleri gerekir. Gerçek
bir barış için, kana doymuş bu toprakların, kanın zehrinden, kininden arınması
gerekir. Bu sürecin siyasi aktörlerinin hangi öncüller ve motivasyonlarla
hareket ettiklerini irdelediğimizde ne yazık ki Güney Afrika'daki gibi bir
yüzleşme sürecinin vuku bulması zor görünüyor.