Söylemek; dile dökmek, tanımlamak
sınıflandırmaktır. Görüneni, zahiriyi ve imgelemindekini betimlemek,
kendi algınla tespit etmek ve yerleştirmektedir. Söylem bir anlamda
gerçeğin yaratıcısı ve o ateşin en geniş körüğüdür. Kendi kendinize bile
söyleyemediğiniz şeyleri silikleştirmeye başlarsınız. Farz-ı misal,
nefret kelimesi lügatinde yoksa yavaş yavaş sönümlenir zira tarif
edemezsin.
Pollyanna’cılık oynamaya da gerek yok,
boka gül diyerek onu güzel kokutamazsın ama herkesin kaçtığı o kokunun
yanı başında kendini kandıra kandıra oturursun. Karşındaki kendini tarif
etmiyorsa senin yaptığın tarif kendi algılarınla kısıtlıdır. Hele ki
bir iktidar mekanizmasıysan tarif etmek, tanımlamak, okunur kılmak
zorundasındır. Örneğini Gezi eylemleri sonrasında gördüğümüz iktidar
afallaması ve iktidarın kitleyi tanımlama çabasının uğradığı azizlikler
bu yüzden bana ayrı bir keyif veriyor. Her neyse, Gogol’ün Müfettiş’i de
az çok benzer bir düşünme yönteminin sonucunda izleyebileceğimiz bir
olaylar silsilesi ile karşımıza çıkıyor.