Aralık'12
Tiyatroda Brechtyen tavra dair:
“… etiyle, kanıyla somut işçileri
doğal düşmanlarıyla, yani polisle, gerçek bir çatışmada görünce, kendi
kendime hangi yanda olduğumu sormam gerekmiyordu.”
Katalonya’ya Selam-George Orwell
Son bir haftada hararetlenen amatör
tiyatrolarda telif tartışmasında, odağın giderek kanunların ve bu
konudaki hukukun nasıl yorumlanması gerektiğine dönme riski baş
gösterdi. Konunun hukuki boyutunun irdelenmesi, bu konudaki içtihatlara
bakılması elbette gerekli ve önemli. Ancak bu tartışmalar yapılırken
kaçırılmaması gereken bir nokta var. Boğaziçi Üniversitesi
Oyuncuları(BÜO)’nın bu telif mevzuna karşı çıkışı sadece “hukuk bizden yana” algısından değil bununla beraber hatta bundan daha üstün olarak “amatör tiyatroların telif ödemek zorunda bırakılması politik ve teatral etik açısından yanlış olduğu”
görüşüne dayanmaktadır. Bir süredir, Shurkamp Verlag-ONK Ajans
ikilisinin argümanlarını ulusal ve uluslararası hukuki boyutta
incelerken “amatör tiyatrocu” dan “amatör hukukçu” ya doğru evrilmeye
başladık. Neyse ki önümüzdeki dönemde İstanbul Barosu ile bu yazdığım
“amatör hukukçu” kavramı yüzünden telif tartışmasına girecek olursak
belli bir alt yapımız oluşmuş durumda.
Shurkamp Verlag ve ONK Ajans hangi
koşullarda olursa olsun bilet satıldığı anda işin “kar amacı gütmeye”
dönüştüğü konusunda hem fikirler. ONK Ajansın yaptığı açıklamalarda[1][2]
kendisini emir kulu olarak gösterip, “sadece hukukun gereklerini yerine
getirmeye çalışan ve telif meselesi ülkemizde pek bilinmediğinden zor
durumda kalan bir ajans” kimliği sunmakta. Kimse kusura bakmasın, BÜO
ile yaptığı telefon görüşmelerindeki üsluplarının açığa
çıkarılamayacağına güvenseler de, Milgram Deneyi’nin kabul gördüğü bir
dünyada kimin hangi konumda olduğu aşikardır. ONK Ajans şöyle bir
açıklama yapmış:
Suhrkamp Verlag’ın direktifi
doğrultusunda, ONK Ajans’ın Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’ndan talep
ettiği telif ücreti, tek temsil için Euro 150,- karşılığı TL bedelidir.
ONK Ajans bu telif bedeli haricinde tiyatrodan hiçbir hizmet bedeli de
talep etmemiştir.
Oysa ki BÜ Rektörlüğü’nün ödediği meblağ 700 TL’dir. Euro birden 4.7 TL ‘ye eşit oldu da benim mi haberim yok?
BÜ Rektörlüğü’nden telif ödemesi alan ONK Ajansın yayınladığı “amatör tiyatrolar için izin talebi örneği”[3] ne bakacak olursak şöyle bir ibare söz konusu:
Örnektir:
Taşıdığımız yetkiye
dayanarak, yukarıda tanıtımı yapılan oyunun, seyircinin hiçbir bedel
ödemeden gireceği temsiller için geçerli olmak koşuluyla, 6 (altı) ay
süreyle tiyatronuzda sahnelenmesine izin verilmiştir.
Tanınan bu süre içinde, aynı
oyunun seyircinin bedel ödeyerek gireceği temsiller vermek koşuluyla
sözleşme yapmak üzere Ajansımıza başvuran ikinci bir tiyatro olursa,
tiyatronuz %6 yapıt hakkı ödemeyi zorunlu kılan bir sözleşme yapmakla ya
da yazılı bir uyarımız üzerine, oyunun hemen sahneden kaldırmasıyla
yükümlüdür.
Buyurun buradan yakın… Ajans lütfedip
amatör bir tiyatro olduğumuz için oyunu oynamamız için altı aylığına
izin verecek, sonra yaptığımız bütün dramaturji çalışmaları, arka plan
araştırmaları, makale çevirileri, sahneleme denemeleri, oyunculuk
çalışmaları, müzikal üretimler, dekor, kostüm, ışık tasarım ve
uygulamaları sırf profesyonel bir tiyatro oyunu oynamak üzere telif
ödedi diye çöpe atılacak. Durumu kavramsallaştıracak olursak amatör bir
tiyatro olarak emeğimizin parasal karşılığı olmadığı için yani
“metalaştırılmadığı” için bir değeri olmayacak. Ajansların nemalanacağı
artı değer üretilmediği için amatör tiyatrolar başını öne eğip kaderine
razı olacak. Bu görüş asla şaşırtıcı değil; Marks ve Engels’in “Komünist
Manifesto” da belirttiği ve Marshall Berman’ın modernizm üzerine yazığı
kitabını adlandırmakta kullandığı “katı olan her şey buharlaşıyor”
mantığı çerçevesinde kapitalizm her alanda kendi işleyişini hakim
kılmaya çalışıyor. Neoliberal dönemde tekrar ivmelenen bu hareket,
metalaştıramadığı, dönüştüremediği alanları kendi varlığına bir
alternatif dolayısıyla bir tehdit olarak görüyor. Sistemik
gerekliliklerden doğmuş Shurkamp Verlag, ONK Ajans gibi kurumlar da bu
politikanın uygulayıcısı konumunda yer alıyorlar.
Konuyla ilgili yazılarda vurgulanan
üniversite tiyatrosu-amatör tiyatro ayrımı da bir başka tartışma
noktası. Üniversite tiyatroları, amatör tiyatroların bir parçasıdır.
Tartışmayı üniversite tiyatrolarına indirgemek büyük resimden gözleri
kaçırmaktır. Tartışma BÜO-ONK Ajans arasındaki Brecht tartışmasıyla
sınırlı değildir, olmamalıdır. Mevzu daha sistemik bir dönüşümün
işaretçisidir. Kapitalist işleyişin amacı: ya amatör tiyatroları yok
etmek ya da kendisinin sömürebileceği, metalaştırabileceği ve yine
amatör tiyatronun tasfiyesi demek olan “telif ödenmesi zorunludur”,
“bilet satışı=kar gütme amacı” gibi söylemlerle piyasacı sisteme entegre
etmektir. Çünkü bu meta fetişizmi altında “amatör tiyatroların” varlığı
hem piyasa ilişkilerine alternatif bir yapı olduğu için kafa
karıştırıcı, muğlak bir alan hem de sistemik işleyişe bir tehdittir.
Bu konuya karşı çıkış noktalarımıza
dönecek olursak, konuyu berraklaştırmak için bir kaç örnek vermenin
gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu günlerde Kafka’nın Dava’sından daha
beter bir hal alan Pınar Selek davasına, yüzlerce arkadaşımızı hapse
gönderen “tutuklu öğrenciler” davasına, polisin biber gazı kullanımı
sonucunda ölen Çayan Biber ve Metin Lokumcu davalarına, 1980 döneminin
faşist uygulamalarına dair karşı çıkışların, mücadelelerin temeli
“hukuksuz” olmaları değildir. Kimi zaman bu uygulamaların birebir
hukukla örtüşmesi onları haklı da göstermez. Modern-kapitalist-ulus
devletlerin yarattığı hukuk, kendilerini ortaya çıkaran öncüllerden
ayrıksı değildir. “Hukuki mücadele” mücadelenin bir parçasıdır asla
mücadelenin bütünü değildir, olmamalıdır! Mücadeleyi bu alana sıkıştırma
devletle halaya kalkmaktır ki devletle halaya kalkanın omzu çıkar.
Tartışmanın tiyatro ve Brecht alanına bakacak olursak, bir düşünelim;
Brehct’in görüşlerini savunduğu Karl
Marks “genel grevden ve işçi sınıfının ayaklanmasından bahsederken”,
Walter Benjamin, “Şiddetin Eleştirisi Üzerine” makalesinde direnenleri
hayatın her alanını olağandışılaştırmaya, iktidardan önce davranıp,
kendi elleriyle olağanüstü haller yaratmaya[4]
çağırırken devletlerin var olan hukukunu nasıl yorumlamışlardır?
Benjamin aynı makalede “hukuk” kavramının nasıl devletin çıkarına
oluşturulduğundan da dem vurur.
Brecht’in oyunlarına gelecek olursak;
Arturo Ui’nin engellenebilir yükselişi
de hukuk çerçevesinde olmamış mıydı? Brecht, “Kuraldışı ve Kural”ı,
“Evet Diyen, Hayır Diyen” i yazarken hukukla ilgili ne düşünüyordu?
“Kafkas Tebeşir Dairesi” nde özel mülkiyet-emek karşıtlığını işlerken
günün birinde bu oyununun amatör bir tiyatroda oynanırken, bir başka
tiyatroca telif ödendiği için “amatör emeğin” hiçe sayılabileceğini
öngörmüş müydü? Bir sene boyunca üzerine çalıştığımız “Sezuan’ın İyi
İnsanı” oyununda yaptığımız kapitalizm eleştirisi üzerine boşuna mı kafa
yorduk?
Bu konu tartışılırken Shurkamp
Verlag-ONK Ajans ikilisinden yukarıda bahsettiğim gibi bir yaklaşım
zaten beklemiyorum. Konuyla ilgili yazan, çizen görüş bildiren
tiyatrocuların konuyu sadece hukuki çerçeveye indirgemesini doğru
bulmuyorum. Bu yaklaşım tartışmaya donuk gözlerle bakmaktır. Bu algıyla
gözlerinizin feri sönmeden başınızı yukarıya, gökyüzüne kaldırmayı,
fecrin kaynağından payınıza düşen damlaları kendinize zerk etmenizi
öneriyorum. Başınızı öne eğmeye devam edecekseniz de dikkat edin, sous les pavés, la plage ! yani “kaldırım taşlarının altında -hala- kumsal var.”
Son olarak Dario Fo’nun o güzel oyununu hep birlikte anımsayalım:
“Ödenmeyecek Ödemiyoruz”
[1]http://mimesis-dergi.org/2012/12/onk-ajanstan-aciklama/
[2] http://mimesis-dergi.org/2012/12/onk-ajans%E2%80%99tan-tiyatro-kamuoyuna-yeni-aciklama/
[3] http://mimesis-dergi.org/2012/12/onk-ajans%E2%80%99tan-tiyatro-kamuoyuna-yeni-aciklama/
[4]http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=58397&haberBaslik=A%C3%A7l%C4%B1k%20Grevleri%201%20:%20Teorik%20Ba%C4%9Flam&categoryID=7&action=haber_detay&module=nuce
Bu yazı aynı zamanda Mimesis Portal'de yayınlanmıştır...
YanıtlaSilhttp://mimesis-dergi.org/2012/12/akil-akil-gel-hukuka-takil-telif-tartismalari/