Bu sadece bir “gezi” yazısı değildir, oturup saatlerce analiz edecek bir yazı da.
Sanat dünyasının, tiyatrocuların konumu anlatacak bir yazı da değildir.
Gezi parkı, meselesi dikilecek sökülecek ağaç hesaplamalarıyla da tartışılamaz.
Taksim’de para ödemeden, para ödeyemeyenlerin oturabileceği tek yerdir.
Topçu Kışlası, bir neoliberal şehir politikasının, soylulaştırmanın bir parçasıdır.
Ancak zannetmiyorum ki bütün karşı çıkışlar bundan kaynaklıdır.
—
Çatışmanın en şiddetli anında sorabilirsiniz: “ben ne istiyorum diye?”
NŞA’da
-NORMAL ŞARTLAR ALTINDA-
(yani yoğun biber gazı ve rengarenk tazyikli su altında)
cevap verirken: ” Yeter, ben bunu istemiyorum, böyle bir şey öneriyorum.”
tadında bir cümle kurabilirsiniz.
Her şey o kadar üst üste geliyor ve o derece saldırıyor ki;
“Yeter!” diye bağırırken nefesiniz tükeniyor.
Tükensin bakalım.
Cümlenin devamını kuramıyorsunuz çünkü bir sonraki nefesiniz biber gazıyla dolmuş oluyor.
—
Bence bu kadar yeter, sonra da tartışırız.
Teori değil praksis,
Söz değil eylem zamanı…
Elinize alıp bakın, kaldırım taşlarının altında gerçekten kumsal var.
Bu yazı aynı zamanda Mimesis Portal'de yayınlanmıştır...
YanıtlaSilhttp://mimesis-dergi.org/2013/06/bu-yazi-gez-sonra-devam-ederim/