7 Kasım 2013 Perşembe

Cumhuriyetin Bitmeyen Alacaklıları: M.Kemal'den Erdoğan'a

Kasım'13


Geçtiğimiz günlerde Şafak Pavey'in meclis genel kuruluna seslenirken kurduğu "Çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla Çamlıca'da kuytuda sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal'e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum. " cümlesinden sonra yine yeni yeniden vadesi gelmiş borçlarımızın hatırlatılması durumuyla karşı karşıya kaldık.

           
 Egemen ideolojinin kişiyi sürekli kendine bağımlı, borçlu ve sadık kılma isteğinin dönüp dönüp yüzümüze vurulması ilk değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak sadece bilmem kaç dolar maddi borçla değil aynı zamanda varlığımızı armağan etmemizi gerektiren, tek kelam dahi olsa eleştirilerimizi içimize gömmemizi, zihnimizden silmemizi emreden bir manevi, politik bir borçla doğuyoruz. İşte bu yüzden paket paket sunulan demokratik gelişmeler, ancak iktidarın belirlediği çerçeve içinde isteyebileceğimiz haklar hayatımızı işgal ediyor. Kemalist iktidarın cumhuriyetle beraber başlattığı, aslında bir bakıma İttihat ve Terakki geleneğinden devraldığı, günümüze kadar uzanan periyotta farklı partiler, liderler, kişi ve kurumlarca tekrarlanan, yeniden üretilen bu anlayış bize sadece iktidarı destekleme hakkını sunuyor.
            
 Bunların üstüne sağ kanat politikacıların kurduğu "hizmet" söylemi onların gözünde icraatlarını eleştirilemez kılarken bir yandan da verilenle yetinmeye, gerekli ve doğru olanın ancak iktidar tarafından belirlenebileceği azarlamalarına maruz kalıyoruz. İktidarca gerekli hamlelerin alınmadığı durumda başımıza geleceklerden korunmak için memnuniyetsizliğimizi ve aykırı görüşlerimizi ifade etme isteğimizi bastırmamız gerekiyor. Aksi takdirde yapılan bunca "hizmet"in gözümüze dizimize durması işten bile değil.
          
Kendini liderine, kurulan sistemin kendini temsil etmek üzere kurguladığı figüre bağlı kılan kişiler, totaliter rejimlerin dayattığı kişiliksizleşmeye maruz kalıyor. Bir birey ancak ve ancak bağlı bulunduğu iktidar odağı içerisinde tanımlanabilecek, ona bağlı kaldığı ve onun için çalıştığı müddetçe varlığı anlamlanabilecek bir kimse haline geliyor. Özetleyecek ve örnekleyecek olursak "Erdoğan'ın götünün kılıyık" cümlesiyle "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" arasında ne ideolojik anlamda arka planda ne de kişilerin tutumu ve kendilerini tanımlamaları bağlamında bir farklılık var. Sadece ikincisi kulağa daha afili geliyor.
             
Hepi topu 90 yıllık bir geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ideolojik ve icrasal anlamda modern ulus devletin gereklerini bu derece başarıyla yerine getirmesi, bize totaliter işleyişler sunmaktan ve borçlu kalacağımız figürler yaratmaktan öte gidemedi. Alternatif bir yaşam mücadelesi yürüten kesimlerin karşısına Mustafa Kemal'den Erdoğan'a kadar sadece makyajı değişmiş, küresel kapitalizmin ve iktidar araçlarının dönüşmesi ve çeşitlenmesi yüzünden farklılık arz eden, temelde aynı mantığı güden iktidarlar çıkıyor.
            
 Eh malum, neresinden bakarsanız bakın borç gırtlağa kadar. Kemalist ideoloji borcun ödenemeyecek denli büyük olduğunu ve esasında varlığımız Mustafa Kemal'e bir borç olduğu için sürekli biat şartını koşarken, neoliberal dönemin Erdoğan'ı borcu taksit taksit ödeyebileceğimizi ve bu taksitin müebbet süreceğini söylüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder