4 Mart Perşembe günü Uğur Mumcu’nun “Sakıncalı Piyade” oyunu “Su Gösteri Sanatları Sahnesi” tarafından, Mehmet Ulay’ın yönetmenliğinde Boğaziçi Üniversitesi’nde oynandı. İki saat süren oyun yaklaşık beş yüz kişi tarafından izlendi.
Bilindiği üzere oyun Uğur Mumcu’nun Sakıncalı Piyade kitabının, Uğur Mumcu ve Rutkay Aziz tarafından oyunlaştırılması. Oyun daha önce Rutkay Aziz’in yönetmenliğinde oynanmış ve oldukça büyük bir izleyici kitlesi tarafından izlenmişti. Oyun, kısaca, 12 Mart muhtırasından sonra yaşanan baskıları, hukuksuzlukları, yeni iktidara yamananları, sıkıyönetim mahkemelerini ve keyfi tutuklamaları sorunsallaştırıyor. Oyunun ana eleştirisi, kitapta olduğu üzere 12 Mart sonrası yaşanan hukuksuzluklar, Uğur Mumcu’nun hapiste yaşadıkları, tanık olduğu veya takip ettiği, toplumdaki, sıkıyönetim mahkemelerindeki ve ceza evlerindeki faşizm. 12 Mart’tan sonra bir hukukçu olan Nihat Erim’in başbakan yapılmasından sonra toplumda sol adına ne varsa üstüne hukuk dışı bir balyoz indirmeye çalışan hükümet, birçok insanı hapislerde ve işkence evlerinde çürütmekteydi. Nihat Erim’in “balyoz” gibi inen harekâtın sonunda yüzlerce kişi işkence görmüş, hapishanelere atılmış, ülkenin bağımsızlığı sloganıyla yola çıkan gençler katledilmiş, darağaçlarına gönderilmişlerdi. Oyunun finalinde video gösterisi bu dönemin toplumsal, siyasal bir özeti niteliği taşıyordu. Bu dönemi özetleyen Ziverbey köşkü, devrim için hala ordudan hareket bekleyen Doğan Avcıoğlu gibi insanların bu düşlerine konulan büyük bir nokta olarak tarihteki yerini aldı. Bunun yanı sıra oyunda Uğur Mumcu’nun tanıklığıyla 12 Mart döneminde, başbakanın şapkayı alıp gitmesinden sonra üniversitelerde isyan etmiş gençleri kendi çıkarları için kullanmaya çalışan öğretim görevlilerinin inkâra başvurmalarının ifşa edilmesi, bu insanların daha sonraki mevkileri, seyirciyi oturup düşünmeye zorluyor. Oyunun final sözü olan “Ne şeriat ne darbe” günümüzdeki Ergenekon- Şeriat tartışmalarına bir yorum niteliğinde. AKP’yi oluşturan parçalardan biri olan İslamcı akımın varlığı bu tartışmada söylem olarak öne oturtulmuş durumda. Fakat tartışma, askeri istibdat-sivil istibdat çerçevesinden yürütülseydi daha geniş ve açık olabilirdi. Zira yaşanan politik kısır döngüde alternatif bakış açılarının geliştirilmesi bir zaruriyet halini almış durumda. Oyun, kurumların içindeki insanların kurumsal düşüncelerden farklı bakış açıları geliştirebileceği ve davranışlarını buna göre değiştirebileceklerini de göstermiş. Bunun insanlar üzerinden olduğu kadar devlet içindeki farklı iktidar odakları üzerinden de yapılması daha da faydalı olabilirdi. Zira devlet iktidarının tek yanlı değerlendirilmesi hem entelektüel hem de teatral açıdan eksiklikler içerebilir. Devlet ve işleyişi, Nazan Üstündağ’ın(1) tanımladığı üzere, yekvücut bir canlı değil bir iktidarlar odağı. Güncele dönecek olursak, Türkiye’nin askeri vesayete karşı adımlar atmaya çabaladığı bu günlerde oyun, muhalif söylemi, faşizmin her türlüsüne karşı çıkarak oluştursa da, bu yorumlanırken konu şeriat-darbe ikilemine sıkıştırılmış gözüküyor.
Oyunda genel olarak bir anlatıcı üslubu kullanılıyor. Sakıncalı (anlatıcı) ‘nıns masası ve olayların yaşandığı yer olarak iki temel sahne bölümü kullanılmış. Anlatıcının yani Uğur Mumcu’nun ağzından o dönemle ve yaşanan olaylarla ilgili bilgi verildikten sonra bahsedilen konu sergileniyor. Oyunun genel akışının bu şekilde olması olayların bağlamsal bir biçimde kurgulanmasını engellemiş. Anlatıcının sürekli müdahale etmesi ve sahneler arasındaki bağların kurgusal olarak bağlanmaması bir tek düzelik yaratarak oyunu bir yerden sonra takip etmeyi zorlaştırıyor. Oyunun genel anlamda kitaptan uyarlanması ve yönetmenin bu alana pek de müdahale etmemesiyle oyun aşırı didaktik bir çizgiye kaymış durumda. Tabiri caizse oyun dramaturjisi replikler üzerinden alt metinsiz bir şekilde seyirciye iletilmeye çalışılıyor. Bu durum oyunu teatral bir gösteriden çok canlandırmalı belgesel formatına yaklaştırmış. Oyunda zaman zaman yakalanmış, gerek aralara konmuş şarkılarla gerekse metinde geçen saçma hukuk dışı durumların teatral bir tarzda sahnelenmesiyle desteklenmiş teatral estetik, oyunun canlanmasına yardımcı oluyor. Genel olarak bir belgesel izletme amacıyla kurgulanmış görünen oyundaki sahne geçişlerinin herhangi bir buluş olmaksızın düz olarak gerçekleşmesi akışı sıradanlaştırarak dikkati yoğun tutma konusunda sorunlu olmuş. Bazı sahne sonlarında seyirciye verilmek istenen mesajların anlatıcının ağzından tekrar edilmesi veya replik bazında açıkça ifade edilmesi – yönetmenin yorumuna saygı duymakla beraber – seyir açısından çiğ bir görüntü oluşturmuş. Örneğin oyunun finalinde yapılan video gösteriminden sonra oyuncunun giydiği “ne şeriat ne darbe” yazan tişört oyunu teatrallikten uzaklaştırmış. Birkaç yerde kitapta geçen esprilerin bazılarının sahnede kullanılması adına sahnenin ve repliklerin uzatılması, sahneleri genişleterek oyunun seyirliğine zarar vermiş.
Oyunculuk açısından izlenirliği yakalayan oyunda, aksayan bazı kısımlar var. Özellikle müzikli kısımlarda ve kalabalık stilize sahnelerde çok sık ve kaba olarak ortaya çıkan uyumsuzluklar göze batıyor. Salonun büyüklüğünden veya mikrofon kullanılmamasından dolayı oyuncuların vokalleri salonun bazı yerlerinde net olarak duyulamıyordu. Oyun, şarkılı kısımlarda salonun ses sisteminin azizliğine uğradı. Müziğin yüksek kullanılması sonucu şarkı sözleri zar zor anlaşılıyordu. Oyunda kullanılan aksesuarların günlük hayattaki nesnelerin birebirleri olması ve günlük hayattan kopmadan kullanılması bazen eksiklikler yaratıyor. Örneğin sahnede kullanılan kazma ve kürekler ağırlıklarından ve oyuncuların mizanseninden kaynaklı olarak gerçek yaşamdaki gibi kullanılmıyor, bunun yanı sıra hareketlerde soyutlamaya da gidilmemiş olmasından dolayı kötü bir görüntü yaratıyordu.
Kostüm tasarımı ise oldukça yalın. Bütün oyuncular askeri kıyafet kullanıyorlar. Sakıncalı’nın kıyafeti askeri kıyafet üzerine onu tamamen gizleyen gömleğiyle biraz ayrışıyor. Tipleme gereği olarak bazı oyuncuların kullandığı hâkim ve savcı cüppelerinin yanı sıra gözlük, şapka gibi bir iki aksesuar dışında ek olarak herhangi bir kostüm veya aksesuar kullanılmıyordu. Oyuncuların farklı tiplemelerde dahi – örneğin devrimci, öğrenci, sanık, mahkûm – askeri kıyafetler kullanmalarının dramaturjik bir seçim olabilir.
Dekor açısından minimal bir tasarım ve pratik dekorlar tercih edilmişti. Sakıncalı (Uğur Mumcu)’nın anlatıcılık yaptığı masa dışında, sahneler genelde cezaevinde ve mahkemede geçtiğinden dolayı pratik hareketli dekorlar kullanılıyor. Dekorlar sahne havasına uygun bir şekilde kullanılıyor. Sahnelerin içinde de anlatıcının müdahaleleri olduğundan dekorlar belgesel üslubu için yeterliydi.
Oyunun ışık tasarımı da, genel oyun üslubuna uygun olarak sadeydi. Tüm sahnenin aydınlanması dışında bir kaç tane lokal kullanımı tercih edilmiş.
Oyunun finalinde kitabın sonundan ayrı olarak bir video gösterimi yapıldı. İçinde Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, 6. Filo protestoları olan videodan sonra anlatıcı (Mehmet Ulay), kostümünü çıkararak bir tarafında “Ne şeriat” diğer tarafında “Ne darbe” yazan tişörtle sahneye çıktı. Final, oyunun genel belgesel canlandırma tarzıyla uyumlu olmakla beraber, didaktikliği açısından teatral olarak göze batıyordu.
Özellikle günümüzde, siyasi toplumsal gelişmelerin, bir türlü açılamayan açılımların değerlendirilebilmesi için güçlü bir toplumsal belleğe ihtiyaç duyulmakta. “ Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.” sözüne binaen toplumsal belleği canlı tutmak için “Su Gösteri Sanatları Sahnesi” bir sorumluluk üstlenmiş durumda. Son olarak, tiyatro alanında tiyatroların ve tiyatrocuların karşılaştıkları zorluklara rağmen üretim yapmaya devam ettikleri için başta “Su Gösteri Sanatları Sahnesi” üyeleri olmak üzere oyunun var olmasında ve oluşmasında emeği geçen tüm emekçilerin emeklerine sağlık...
(1) -TÜRKİYE'DE "DEVLET SORUNU" ÜZERİNE Nazan Üstündağ ile Söyleşi
Feminist Yaklaşımlar sayı 8 http://www.feministyaklasimlar.org/magazine.php?act=cnt&cid=151&catid=0
Feminist Yaklaşımlar sayı 8 http://www.feministyaklasimlar.org/magazine.php?act=cnt&cid=151&catid=0
*Bu yazı aynı zamanda www.buo.boun.edu.tr'de yayınlanmıştır.
YanıtlaSil